“Öğrencinin doğuştan getirdiği mizaç özelliklerini bilmek, daha önce gidilmemiş bir adresin konum bilgisi kadar kıymetlidir ve yolu kısaltıcı bir imkan sağlar.”
Tarih boyunca insanların farklılıklarının sebebi eğitimin ve psikolojinin temel sorusu olmuştur. İnsanlar aynı durumlarda farklı davranışlarda bulunuyorlarsa bunun ana sebebi nedir?
Yapılan tüm araştırmalarda çocuklarda gözlemlenen değişik farlılıklar dikkat çekicidir. Niçin bazı çocuklar daha hareketliyken bazıları daha sakindir? Bazı çocuklar yaşadıklarından duygusal olarak etkilenirken bazıları daha az etkilenir?
Kişiliğin meydana gelmesinde cinsiyet, çocuğun doğum sırası, aile, çevre, coğrafya, inanç sistemi, ebeveyn tutumu da etkili olmaktadır. Bunun yanı sıra en etkili olanı özümüzdeki mizacımızdır. Bir elma çekirdeğinden nasıl bir elma ağacı yetişiyorsa, çocuklarımızı da mizaçlarına uygun olarak yetiştirmek önemlidir. Mizaç çekirdektir, kişilikse o çekirdeğin ağaç haline dönüşmüş durumudur.
Kişinin mizacı sonradan değişmez. Hani bir halk deyişimiz vardır. “Can çıkar, huy çıkmaz”.. Bu misal..
Hiçbir çocuk birbirinden üstün değildir fakat farklıdır. Doğru tek olsa da yeryüzündeki insanların parmak izleri gibi herkesin doğruyu öğrenme biçimi de çeşit çeşittir. Farklılıklara saygı duyarak, kendimize ve çevremizdeki kişilere de adil davranmış oluruz.
Mizaç konusunda yapılan en kapsamlı araştırma A.Thomas ve S. Chess isimli bilim insanları tarafından yapılan çalışmalardır. 1956’da başlayan araştırmalar 20 yıl boyunca sürmüştür. Bu incelemelerin sonunda üç farklı bebek tipi tanımlamışlardır.
• Kolay bebekler; yani uyumlu, sakin ve olumlu tepkiler veren bebeklerdir.
• Zor bebekler; çabuk huzursuzlaşan, gerginleşen tepkileri olumsuz olan bebeklerdir.
• Yavaş ısınan, geç alışan bebeklerse; tepkileri daha yavaş, ılımlı ve dengeli bebeklerdir.
Bu mizaç farklılıklarının da ilerleyen yıllarda aynı şekilde gözlemlenmesi çocukların genetik yapıya da bağlı olarak farklı mizaç yapılarıyla doğduklarını kanıtlamaktadır.
Kişilik kuramcılarından Allport da kişinin davranışını belirleyen çevresel koşullardan çok kişilik yapıları olduğunu destekler. Ona göre “Yağı eriten ısı, yumurtayı katılaştırır.” … Bu sebeple çocuklar doğdukları ve yaşadıkları aile/çevre vb şartlara bağlı olarak da (mizaçları aynı tip olsa da) farklı tutumlar/davranışlar gösterebilirler.
Bunların yanı sıra öğrenme dediğimizde de öğrenmenin zekayla ilgili olduğunu düşünebiliriz. Müzik konusunda yetenekli ve öğrenmesi hızlı bir öğrencinin matematik işlemlerini yaparken aynı hıza sahip olmadığını görebiliriz. Bu durumda bu öğrenciye zeki veya zeki değil demek ne derece doğru olur?
Howard Gardner’da, 1983 yılında yapmış olduğu incelemeler sonucu ortaya koyduğu Çoklu Zeka Kuramı ile her öğrencinin farklı bir zeka türüne sahip olduğunu savunmuştur.
İşte tam da bu noktadan sonra 21.yüzyılın gelişen teknolojisine paralel, günümüz çocuğunu yani alfa kuşağı öğrenciyi daha iyi tanıyan, onu kendisiyle tanıştırarak öğrenmeyi daha da kolaylaştıran bir eğitim sistemini ele alıyoruz.
Enneagram , bireysel farklılıkları, uzman bir doktor gibi teşhis ederek eğitim sistemine de sağlıklı bir nefes aldıran modeldir.
Enneagram Kişilik Sistemi İle Öğrenme Ortamı Yaratma
Peki öyleyse “Enneagram nedir?” sorusunu biraz açıklayalım. Yunanca “dokuz nokta” anlamına gelen “Enneagram”, dokuz ayrı kişilik tipini ve bu tipler arasındaki karşılıklı ilişkileri açıklayan ve dünyada gittikçe önem kazanan bir öğretidir. Kökeni çok eskilere dayanan kadim bir öğretidir. Eskiden öğretmen yetiştiren Köy Enstitülerimizin kapısında da “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz.” sözünün bulunması da çok manidardır..
Sözlerimizin başında da belirttiğimiz gibi çocuğun mizacı ve mizaç analizi önemli bir unsurdur. Enneagrama göre her mizacın beden, akıl ve duygu yollarıyla öğrenimi farklı farklıdır. 9 temel mizaç tipi vardır. Ana mizaç, kişinin temelde ve çok kullandığı mizaç tipidir. Kanat mizaç kişide ikinci derecede etkili olan mizaçtır.
Her bir mizacın temel arayışı, pozitif ve negatif duygusu, temel düşünce yapısı, temel arzusu ve korkusu, içindeki aktif sesi, ilişkide olduğu kişilerden beklentisi ve etrafındakiler üzerinde bıraktığı etkiler farklıdır. Stresliyken veya rahatken gösterdiği tutumlar bile farklılık gösterir.
• Tip 1: Kusursuzluğu Arayan
• Tip 2: Duyguları Hissetmeyi Arayan
• Tip 3: Hayran Olunacak Kendilik İmajı Arayan
• Tip 4: Duyguların Anlamını Arayan
• Tip 5: Bilginin Anlamına Ulaşmayı Arayan
• Tip 6: Entelektüel Dinginlik Arayan
• Tip 7: Keşfetmenin Hazzını Arayan
• Tip 8: Mutlak Güç Arayan
• Tip 9: Duyumsal Hareketsel Konfor Arayan
Örneğin Tip 1 Çocuklar: Sorumluluk sahibi, ciddi, kuralcı ve kontrollüdür. Mantıklı ve düşünerek hareket eder. Bir şeyi eksik veya yanlış yaptığında rahatsız olur. Esnek olmakta zorlanırlar. Hata ve eksiklik karşısında kızabilirler. Sınıfta ders dinlerken herkesin kurallara uygun hareket etmesini, temiz, düzenli ve organize bir sınıfta olmaktan hoşlanırlar. Öğretmenin sınıf içinde adil ve kurallara uygun davranmasını beklerler. Yargılayıcı ve eleştirel bir tutum onları rahatsız eder. Yaptığı işlerle ilgili geri bildirim bekler. Arkadaşlarıyla oyun oynarken de kimsenin kimseye haksızlık yapmamasını ve oyun kurallarına uygun davranılmasını isterler. Her tip mizacındaki çocuk özeldir. Her bir mizacın sağlıklı, ortalama ve sağlıksız olmak üzere üç düzeyi bulunur. Çocuklarımızın sağlıklı düzeyde mizaçlara sahip olması ancak aile, okul ve toplum kültürünün de sağlıklı bir yapıda olmasıyla mümkündür.
Mizaç Temelli Eğitim bize; öğrencileri daha iyi tanımamızı, sınıf iklimini keşfederek buna göre bir yol haritası çıkarmamızı, daha başarılı ve verimli bir şekilde dersleri işlememizi, öğrenciyi sağlıklı bir düzeyde kendisiyle buluşturmamızı sağlar. Kendini bilerek öğrenen nesillerde de öğrenme daha kalıcı ve hızlı olur. Doğru ve sağlıklı bir öğrenme de bireyin yaşam çizgisinin kalitesini yükselterek aydın bir yeni neslin inşa olmasını sağlar. Sağlıklı bireyler de adil, barışçıl, güvenilir ve sevgi dolu bir dünya düzenini ortaya çıkaracaktır.
Son söz olarak aslında bir Kızılderili atasözünün dediği gibi: “Biz dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet olarak aldık. “
Çocuklarımıza; kendi özlerinin ne kadar biricik ve değerli olduğunun farkına varmalarını sağlayarak, onlara daha güzel bir dünyayı farkındalıkla, sevgiyle, sağlıkla teslim etmek dileğiyle…
Nurhayat GÖZÜKÜÇÜK
Sınıf Öğretmeni/Öğrenci Koçu/Eğitim Danışmanı